
Zorunlu Eğitim Üzerine...
Zorunlu Eğitim Üzerine...
Zorunlu Temel Eğitim’in 8 yıla çıkartılma macerası, Ülkemizde bir hayli uzun sürdü. 8 yıl ve kesintisiz bir şekilde uygulanması, 28 Şubat 1997 Post Modern Müdahale ile gerçekleşti ve 1997-1998 Öğretim Yılı’ndan beri de uygulana gelmektedir. Uygulamaya geçildiği günden beri üzerindeki tartışmalar bitmedi, bitmeyecek gibi de gözüküyor.
Ak Parti yetkilileri tarafından, zorunlu eğitimi 8 yıldan, lise eğitimini de içerisine alacak şekilde 12 yıla çıkartma ve 4+4+4 seklinde uygulama için TBMM’ne verdikleri kanun teklifi ile eğitim bir anda Türkiye gündemin birinci sırasına oturdu. İlgili ilgisiz, bilen bilmeyen her kes, her kesin, yazar- çizer, siyasiler, sivil toplum örgütleri vb. konu üzerine ve eğitinin içeriğinden niteliğine, niceliğine, velhasıl her şeyine dair fikirlerini beyan ettiler, etmeye devam ediyorlar. Açıklamalar, demeçler, tartışmalar, yorumlar, irdelemeler konunun ne kadar önemli ve hayati olduğunu ortaya koyuyor. Toplumun bütün kesimlerinin dikkatleri eğitime yöneldi, yapılmak istenen değişikliğe yöneldi.
Eğitim adına çok iyi bir durum. Yapılacak değişikliğin sağlam ve doğru temellere dayanması açısından çok önemli ve hayati bir durum. Yazılan, söylenen her fikrin beyanı önemlidir. ‘Barika-ı hakikat müsademe-i efkârdan tecelli eder’ düsturunca sonucun, her kalukârda iyi olacağı kanaatindeyim.
Zorunlu eğitim uygulamasında olumsuzluklar…
8 yıllık Zorunlu Temel Eğitim, kanunla kesintisiz bir şekilde uygulamaya konulduğu ilk günden itibaren sıkıntılarla başladı.
Öncelikle fiziki imkân ve öğretmen durumu yeterince araştırılıp buna göre tedbir alma gereği bir tarafa bırakılınca, en büyük sıkıntı daha da kalabalıklaşan sınıflar, öğretmensiz geçen boş dersler, araç gereç yokluğu vb. konularda çekildi.
Hele köyler ve köy okulları daha da vahim durumlara düştü. Cumhuriyet’in kuruluşu ile başlayan ve devan eden seferberlikler sonucu en ücra köyler kadar götürülen ve iyi sonuçlara ulaşılan eğitim, binlerce köy okulunun bir anda kapatılması ile adeta bitti. Öğrenciler kilometrelerce uzaktaki şehir ve belde okullarına taşındı. Özellikle kışın çok sert geçtiği yerlerde ve ulaşım alt yapısının yetersiz olduğu bölgelerde, eğitim yapılamaz oldu. Açılan yeni yatılı ilköğretim okulları bunu kısmen giderdi ise de beklenenleri veremedi. Diğer yandan bin bir emek ve masraf ile yapılan köy okul binaları ve öğretmen lojmanları da, zaman içerisinde harabeye döndü.
Sonraları bu yanlıştan dönülerek köylerde tekrar birinci kademe (1,2,3,4,5 sınıflar) eğitimi başlatıldıysa da, viraneye dönmüş okul binalarının yeniden hazırlanması, öğretmen atamalarının yeterince yapılamayışı ve benzeri etkenler, eğitimin buralarda tekrar rayına oturmasını çok uzattı.
Okullarının kapatılması, çocuklarının servislerde, yollarda perişanlık çekmesi ile küsen köylü vatandaşların tekrar okula ve öğretmene karşı eski candan sahiplenme konumuna gelmeleri zaman aldı. Bu da ayrı bir konu.
Şehir merkezlerinde de en büyük sıkıntı bina ve derslik ve öğretmen yetersizliği ile başladı. Zaten yetersiz, çoğunlukla ikili eğitim şeklinde ve kalabalık sınıflarla eğitimini sürdürmeye çabalayan İlkokullar, biden bire ve beklenmedik şekilde tabela değiştirerek İlköğretim olunca ve 5 yıl yerine 3 yıl daha uzatılarak 8 yıla uzatılınca, daha büyük çıkmazların içerisine girdiler. Derslik yok, öğretmen yok, araç gereç yok ama öğrenci çok.
Öğrenciler açısından da hesap edilemeyen çok ciddi yeni problemler doğdu. En başta büyük yaş farkına rağmen aynı mekânı birlikte kullanma problemi, okul idareci ve öğretmenleri yeni ve aşılması zor güçlükler ile karşı karşıya bıraktı. Sosyo-psikolojik sorunları bir tarafa bırakarak, en basitinden ilköğretimler için standart olarak üretilen öğrenci sıralarını kullanan birinci, ikinci sınıftaki öğrencilerin oturama banklarında ayakları yere, kolları da yazı yazdıkları masaların üzerine erişemezken; 7 ve 8. Sınıflardaki öğrencilerin ayakları oturdukları yerlere, kolları da masa üstlerine sığmaz oldu.
Diğer taraftan, İmam-Hatip Liseleri’nin üzerinde yaratılan manevi baskılar, buralara olan öğrenci akışını minimize etmiş ve bu okulları kapanma noktasına getirerek din eğitimine büyük bir sekte vurmuştur.
Ayrıca İmam Hatip Okulları ve öğrencileri bahane edilerek, Üniversitelere geçişe getirilen katsayı haksızlığı, meslek liselerini bitirme noktasına getirmiş ve iş dünyasında en çok ihtiyaç olan kalifiye ve ara elemen yetersizliği ekonomiyi önemli şekilde olumsuz olarak etkilemiştir.
Arayışlar bitmiyor…
Bütün bunlar ve daha pek çok nedenlerden dolayı zorunlu eğitimin, gündemden hiç düşmemiş, uygulamaya geçtiği günden buyana eğitim üzerine yapılan tartışmaların konusu olmuş, yanlış ve eksiklerin bertaraf edilmesi için arayışlar devam etmiştir.
Nitekim 18. Milli Eğitiş Şurası’nda da ana gündem bu arayışlar olmuş ve zorunlu eğitimin lise ve okul öncesini de içerisine alacak 1+4+4+4=13 olması şekilde olması için tavsiye kararı almıştır.
Tüm bunlar ve kamuoyunda meydana gelen beklentiler sonucu zorunlu eğitim tekrar Türkiye’nin gündeminde.
Ak Parti Gurup Başkan Vekilleri imzası ile, Zorunlu Eğitim için kanun değişiklikleri teklifini TBMM Başkanlığına verdiler ve bu teklif hızla Eğitim Komisyonuna havale edilerek görüşmelerine başlandı.
Ak Parti eğitim için ne yaptı ve ne yapmak istiyor?..
Ak Parti Hükümetleri, iktidara geldikleri, ilk günden itibaren eğitim adına, yapılması gerekenleri en öncelikleri konuları arasına aldı. İşe çok hızlı bir şekilde başlayarak problemlerin çözümünde, eğitimin nitelik ve nicelik olarak gelişmesinde çok büyük işler yaptı, önemli mesafeler aldı. Fiziki alt yapının iyileşmesinden tutun, okulları başta bilgisayarlar olmak üzere her türlü teknik ve diğer araç-gereçlerle donatmış, reform niteliğinde değişikliğe giderek müfredatları yenilemiş, ders kitaplarını yeni müfredatlara göre yeniden hazırlanmış ve ücretsiz olarak tüm öğrencilere dağıtılmıştır.
Şimdi de FATİH projesi ile tüm öğrencilere tablet bilgisayar verme ve tüm sınıfları akıllı tahtalarla donatma gibi Türkiye’yi tahminlerin ötesine taşıyacak projeyi uygulamaya sokmuştur.
Çok yalın bir bakışla dahi geriye doğru bakıldığında kat edilen yol ve elde edilen olumlu neticeler çok önemli boyutlardadır. Bunu görmemek mümkün değildir. Eğitimde yapılan iyileşmeler uluslar arası yapılan eğitim ölçümlemeleri ve değerlendirmelerinde de kendini dikkate değer biçimde göstermeye başlamıştır.
Daha çok şeyler söylemek, yapılan çok şeyi sıralamak mümkün, ancak günün konusu olan zorunlu eğitimin yanlış uygulamasının eğitimde meydana getirdiği tahribatı bertaraf etmek için verilen oldukça zorlu mücadeleyi Tüm Türkiye ve Dünya ibretle izledi. Katsayı garabetinin meydana getirdiği mağduriyetinin kaldırılması için yapılanlara karşı gösterilen direnç, tek başına ibretlik bir olaydır. 28 Şubat soğuğunun eğitimde meydana getirdiği olumsuzlukları, partinin kapatılmasına bile gerekçe olacak mücadelelerle, sonunda kısmen de olsa başarıldı. Şimdi de Ak Parti bunun olumlu sonuçlarını az da olsa almaya başlamışken bir hamle daha yapmak istiyor.
Ak Parti bu hamlesi ile eğitinde bir reforma daha imza atmak istiyor. Eğitimin sistematiğinde devam eden birtakım problemleri çözme ve eğitim standartlarını gelişmiş ülkelerin seviyesine çıkartma amacında.
Hedef büyük. Kanunun genel gerekçeleri okunduğunda niyetin de halis olduğu anlaşılıyor. Bundan şüphe yok. Ancak iş kolay değil ve mayınlı bir arazide mesafe alınıyor. Madde gerekçeleri’nde ve kanun maddeleri’nin değişik yeni şekillerinde, yeminli muhalifler için epey malzeme var.
Okulöncesi niye yok?
Yapılmak istenenleri, detaylarını erbabına bırakarak, gözden geçirip genel bir değerlendirme yapıldığında; İlk büyük eleştiri Okul Öncesi’nin zorunlu eğitime neden dahil edilmediğidir.
Okulöncesi eğitiminde okullaşma oranını %4’lerden alıp a bugün %40 lere (2010-2011 verileri, bu yıl % 50 yi geçmiştir) dayandıran yönetime karşı yapılan eleştiriler çok haklı değil. Bu eğitim alanında, çok büyük oranda ilerleme var ve artışın daha da yükselmesi için büyük gayretler var.
Öncelikle ‘Okulöncesi Eğitim’ dendiğinde, artik hiç kimsenin aklına bir yıl olarak gelmemeli. Şu anda zaten iki yıllık uygulama(48-60 ay ve 60-72 ay aralığı) var ve müsait olan yerlerde 36-48 aylık aralığındaki çocuklar da alınıyor. Tüm hesapların buna göre yapılması lazım. Büyük bir kitle. Yeterli alt yapı, yeterli öğretmen ve diğer ihtiyaçlar olmadan, zorunlu eğitime dahil edilmesi ile eğitimin nasıl bir kaos ortamına sürükleneceği ortada.
Ayrıca hala öğrenci sayısı bir veya iki dersliği bile zor dolduran ve bu nedenle birleştirilmiş sınıf uygulaması yapan binlerce köy okulu var. Buralardaki ola bilecek birkaç okulöncesi çocuğuna nasıl eğitim verilebilinecek?
Eğitimin bu kısmı için, şu anda aşılması mümkün görünmeyen daha birçok problem var. Ama okullaşmadaki artış hızı ve gelinen nokta da ortadadır. Bu nedenle okul öncesine şimdilik zorunluluk getirme gereği de yok ve mümkün de değil.
Gelelim esas meseleye: (4+4)4+=12
(4+4)+4=12 meselesine gelince; 8 yıl olarak halen devam eden İlköğretim ( 4+4) şeklinde birinci ve ikinci kademe olarak ayrılmak isteniyor. Halen devam eden 4 yıllık liseler de zorunlu eğitimin üçüncü basamağı olacak şekilde bir düzenleme yapılmak isteniyor.
Öncelikle halen uygulanan 8 yıllık İlköğretimde kademeli eğitim uygulaması zaten var. Fiziki yapısı uygun olmayan, özellikle köy okullarında ve derslik sayısı yeterli olmayan okullarda birinci kademe eğitimi (5 yıl) yapılıyor. Okulların 5. Sınıfını bitiren öğrenciler ya YİBO’lara ya da taşımalı ile ikinci kademesi okullara yönlendiriliyor. Yani aynı mekânda ve ayrı ayrı binalarda iki kademeli eğitim zaten var. Yeni şekilde birinci kademenin bir yılı ikinci kademeye ilave edilmiş 5+3 yerine 4+4 şeklinde olacak .
Zaten yıllardır zorunlu 8 yıllık eğitimin iki kademeli ve ayrı mekânlarda yapılması konusunda genel bir mütabakat var. Bir arada eğitim görmelerinin mazurlarından bir-ikisini yukarıda dile getirdik. Dolayısı ile ilköğretimin iki kademeli ve ayrı mekânlarda yapılma teklifi yerinde bir tekliftir. Kaldı ki binaları müsait olanlar için bir arada da yapılabilme esnekliği ayrıca teklife konmuş.
Ancak sıkıntı ve tartışmanın geldiği esas nokta, Zorunlu eğitimde ‘kesintisiz’ esasının kaldırılması ve buna dayalı olarak da, ikinci kademesi, yani ikinci kademedeki 4 yıllıkta zorunlu eğitimde yapılması teklif edilen hususlardır.
Yasa teklifinin 9. Maddesinde daha önce var olan ‘kesintisiz’ kelimesi çıkartılmıştır.13. maddesinde, mesleki eğitimin geliştirilmesi amacıyla çırak olarak başlayabilmek için İlköğretimi bitirmiş olma şartı da, İlköğretim Birinci Kademeyi bitirmiş olma şeklinde değiştiriliyor. Ayrıca 12 maddeye Ek:2 madde ile de Açık öğretimin bazı derslerinin ikinci kademe ile ilişkilendireceği esası getirilmiştir ki, tartışmaların başı bunlar olacaktır.
Kesintisiz kelimesinin çıkartılması, çıraklık ve açık öğretim eğitiminin bahse konu değişikliği için gibi görünüyor. Böylece, bazı durumlar için, zorunlu eğitim çağındaki çocuklara ikinci kademeyi, istemedikleri takdirde okullarda okumama serbestliğini getirecek şeklinde yorumlanıp değerlendiriliyor. Gerçekten de bu değişiklik teklifinin bu şekilde yorumlanmaması için hiçbir haklı gerekçe yok. Her ne kadar Sayın Canikli, bunun üstün zekalı çocuklarının eğitimini evinde özel şartlarda yaptırmak isteyen veliler yönelik olduğu ve Bakanlar Kuru Kararı ile mümkün olacağını açıkladıysa da, böyle anlamak ve sırf bu amaçla kullanılabileceğine inanmak mümkün değil. Ucu açık bir husustur ve maddenin bu şekli ile farklı öğrenci gurupları için de kullanılması mümkün olacaktır. Tashih gerektiren bir, zorunlu eğitim mantığı ile çelişen bir durum olduğu açıktır.
Çıraklık Eğitimine başvurma şartının İlköğretim okulunu bitirmiş olmadan, ilköğretim birinci kademesini bitirmiş olma şartına getirilmek istenmesi de aynı durumdur. Çıraklık yaşının 11 e çekilmesi demek olan bu durum, zorunlu eğitim çağındaki çocukların, ilk 4 yıldan sonra eğitimlerine ara verebilecekleri anlamına gelmektedir. Mevcut anlayışla izahı olmayan bir durum olarak karşımıza çıkıyor.
Ayrıca, ikinci kademe yönlendirme ve ortaöğretime hazırlık olarak tanımlanmaktadır. 10.Madde ile değiştirilecek 25. Madde de ‘İkinci kademe ilköğretim okulları ortaöğretim programları ile ilişkilendirilir. Hangi programlar için ilköğretim ikinci kademe okullarının oluşturulacağı Bakanlıkça çıkartılacak yönetmelikle belirlenir’ denilerek, ilköğretim ikinci kademe okullarının farklı türlerde açılabileceği şeklinde anlaşılıyor. Bu da çok tartışılacak bir konudur. Gelişmiş bazı ülkelerde mesleki yönlendirmenin liselerin bile sonlarına doğru, o da sadece bilgilendirme amaçlı yapılması tartışmaları da gündemde iken, bu madde de sorunludur.
Bu nasıl olacak? Mesleki eğitim veren İlköğretim İkinci Kademe Okulları mı açılacak? Yoksa sadece yönlendirme mi yapılacak? Eğer sadece yönlendirme yapılacaksa, İlköğretim Okullarında hala bu var. Mezun olan öğrenciler yönlendirme yapılıyor ve e-okul sistemine de işleniyor. Ama uygulamada dikkate alınmıyor. Yönlendirmesi mesleki eğitime yapıldığı halde, bu okullara gitmek istemeyen öğrenci ne olacak? Daha çok soru var.
Zorunlu eğitimin 3. Kademesi lise ayağında, yeni okul, yeni derslik ve öğretmen ihtiyacı dışında problem gözükmüyor. Buradaki esas problem, bir alt kademeden bu okullara geçiş problemidir. Esas ele alınması gereken en hayati konu budur.
Ve teşkilat yasasının son değişikliğinde okul öncesi ve ilköğretim gibi devasa bir kitlenin eğitim sorumluluğu bir tek Temel Eğitim Genel Müdürlüğünde toplatılırken, bunu üçte birinden de az bir öğrenci kitlesine sahip liselere hitap eden genel müdürlük sayısının dört olarak bırakılması sorun olarak görünüyor.
Sonuç olarak…
Biz hala zorunlu eğitimi mi tartışıyoruz? Okul var, öğretmen var, imkân var da eğitimi çocuğundan esirgeyen mi var? Veya esirgeyecek kaç anne-baba var? Bu hiç tartışıldı mı, hiç araştırıldı mı? Biraz da buradan baka bilsek nasıl olur?
Eğitimde paradigma değişikliğine, daha çok ihtiyaç var gibime geliyor.
Yahya YILDIZ
Van Eski Milli Eğitim Müdürü
Keyword : Zorunlu Eğitim Üzerine... haberi , Zorunlu Eğitim Üzerine... oku , Zorunlu Eğitim Üzerine... konusu , Zorunlu Eğitim Üzerine... hakkında , Zorunlu Eğitim Üzerine... manşeti , Zorunlu Eğitim Üzerine... perde arkası , Zorunlu Eğitim Üzerine... olayı , Zorunlu Eğitim Üzerine... son dakika , Zorunlu Eğitim Üzerine...
Henüz Yorum Yok.
İlk Yorum Yapan Siz Olmak İstermisiniz.
Güncel Haberler
- FINDIK FİYATLARI MALİYETİN ALTINDA
- TMO Depolarını Kurarak Piyasaya Girmeli ve Alım Ya..
- Fındık Fiyatları Yükselişe Devam Ediyor
- Hükümet harekete geçti: Gübreden sonra tüp!
- Çiftçiye Kredi Muslukları Sonuna Kadar Açılacak
- Bursa'da Zaman
- Öğretmenlerin 2017 Yılı Sınav Görevi Ücretleri
- Kar geri geliyor
- Yarıyıl tatili başlıyor
- Kıtalararası yaya yolu için çalışmalar başladı
- Cumhurbaşkanı Fındık Konusunda Bilgilendirilmemiş
- Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Fındık’la İlgili Sözleri ..
- Müfredatın paydaşların görüşüne açılmış olması öne..
- Nöbet ücreti, 2017'de, 3 saat üzerinden verilecek
Yorumlanan Haberler
KEKEZHOCA67
16.11.2012 - 14:01
DİNÇER İçini Öğretmenlere Döktüatilla kaya
04.09.2012 - 15:22
Alan Değişikliğinde Çerçeve Geniş Tutulmalıdı..zırterenköy
15.08.2012 - 09:11
Mutsuz Eden Meslekler Hangisi?kekez hoca 67
10.08.2012 - 15:23
Üniversiteye Giriş Sistemi Değişiyorkekez hoca 67
07.08.2012 - 08:32
Dinçer: Yeni Sistemle Öğrenciler Dershaneye G..