06.02.2012 - 18:21
Okunma (1664)
Yorum (0)
Paylaş

Öğretmenden Başbakana Mektup: Öğretmenlere Ek Ödeme Sorunu

Öğretmenden Başbakana Mektup: Öğretmenlere Ek Ödeme Sorunu

 

Bir okurumuzun e postası:

 Sayın Başbakanım;

 

Eğitim ve eğitimciler, bir topluma yön veren önemli unsurlardır. Toplumun geleceğini oluşturan nesiller, bu yapının içerisinden çıkmaktadır. Eğitim sistemi ne kadar birey odaklıysa, sistemi uygulayan eğitimciler ne kadar vasıflı ve fedakarsa, sistem o kadar işler ve oluşan ürün o denli verimli olur. Öğretmenlik, durağanlığa yer olmayan, hergün yenilenmeyi ve yeniden öğrenebilmeyi gerektiren bir meslektir. Bir eğitimcinin bunları yapabilmesi için zihnen ve psikolojik olarak rahat olması gerekir. Eğitim, sadece okullar inşaa edip içerisine fiziki altyapı ve teknoloji yerleştirmekle biten bir olgu değildir. Son 10 yıl içerisinde gerek derslik inşaası, gerek eğitime ayrılan bütçe ve gerek eğitimin teknoloji ile bütünleşmesi anlamında yapılan çalışmaları takdirle izlemekteyiz. Bunları kimsenin inkar etmesi mümkün değildir. Ancak iyi bir eğitim sisteminin işlerliği açısından, öğretmenlerin de hem mesleki gelişim, hem toplumsal statü, hem özlük hakları ve hem de gelir açısından ileri düzeyde olmaları şarttır. Gelir-gider dengesi arasında sıkışan öğretmenlerin, görevlerini en iyi şekilde yerine getirmeleri mümkün değildir.

Öğretmen, Milli Eğitim Bakanlığı' nın temel taşı ve sistemin temel bir bileşeni olduğuna göre, Sağlık Bakanlığındaki Doktor, Adalet Bakanlığındaki Hakim ile benzer statülerde olması esas alınmalıdır. Son çıkarılan ek ödeme kararnamesi ile pek çok memuriyet sınıfına hak ettikleri iyileştirmeler yapılırken, öğretmenler kapsam dışı bırakılmışlardır. Bunun yanı sıra mecliste görevli şoför, danışman ve milletvekillerine de hak ettikleri hatırı sayılır iyileştirmeler yapılmışken, öğretmenlerden ek ödeme esirgenmiştir.

Öğretmenler, 1600 TL temel ücrete mahkum edilmişler, kendi teşkilatı içerisinde en az maaş alan memur kesimi haline getirilmişlerdir. Bununla birlikte eğitimde meydana gelen her olumsuzluğun faturası da öğretmenlere kesilmektedir. Oysaki geliştirilen ve uygulanan eğitim programlarında öğretmenler söz sahibi değildirler. Her ne kadar pilot uygulamalar yapılsa da, öğretmenlerden gelen geri dönütler de pek dikkate alınmamakta ve uygulamaya dökülememektedir. Öğretmenlerden sadece, bir makine mantığı ile, sorgulamadan, verilen yazılımı uygulamaları beklenmektedir. Sorgulamasına izin verilmeyen bir öğretmenden sorgulayan öğrenciler yetiştirmesini beklemek de diğer bir tezattır. Uzun yıllardır eğitimci kökenli olmayan yöneticilerin Milli Eğitim Bakanlığı yapması da kendi başına sorun kaynağıdır. Milli Eğitim Teşkilatı içerisinde sorun  çok olsa da çözümsüzlük yoktur.

 

1- Yeni başlayan bir öğretmenin temel maaşının 2000 TL düzeyine çıkarılması, öğretmenlerde belirgin bir rahatlama sağlayabilir. Bu şekilde öğretmenler, ek ödeme kararnamesinin dışında tutulmuş olmanın verdiği kırgınlıktan sıyrılabilecek, bakanlık teşkilatı içerisinde en düşük maaş alan personel olmaktan kurtulacak ve işine daha iyi konsantre olabilecektir.

 

2- Öğretmenlerin tek sorunu maaş değildir, ya da öğretmenler sadece ve sadece para düşünmemektedirler ancak; hayatın idame edilebilmesi, çocuklarımızın ihtiyaçlarına yetebilmemiz, kendimizi yenileyebilmemiz ve işimize odaklanabilmemiz için de maddi sorunlarımızdan arınmış olmamız gerekir. Son zamanlarda devlet içerisindeki pek çok kesime hatırı sayılır iyileştirmeler yapılmışken öğretmenlerin kapsam dışı tutulmuş olması, ciddi bir motivasyon kırıcı etkendir. Her ne kadar maliye bakanları, öğretmenin ücreti hakkında açıklamalar yaparken tam zamanlı ek ders ücretini de hesaba katsalar da, ek ders sabit bir gelir unsuru olmamakla birlikte her öğretmenin de aldığı bir ücret değildir. Okul yöneticileri ve sınıf öğretmenleri dışında tam zamanlı ek ders ücreti alabilen öğretmen sayısı fazla değildir. Özellikle büyükşehirlerde, öğretmenlerin çoğu ek ders ücreti alamamakta ancak, ulaşım ve kira giderleri artmakta dolayısıyla gelir ve gider arasındaki makas büyümekte ve bu durum öğretmenlerin temel ücretinde ciddi bir iyileştirmeyi kaçınılmaz kılmaktadır.

 

3- Anayasamız, angaryayı yasaklamakta; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu da bir memurun, kendi hizmet sınıfı dışında çalıştırılamayacağını hüküm altına almaktadır. Hukuk ilkeleri gereğince de alt normlar, üst normlara aykırı olamaz. Buna rağmen alt norm olan yönetmelik ile birlikte öğretmenlere asli görev adı altında okullarda nöbet tutturulmakta ve bu göreve karşılık ücret ödenmemektedir. Bu görevi yerine getirecek başka personel bulunamıyor ise öğretmenlere bu görev karşılığında hiç değilse ek ders ödemesi yapılabilir. Böylece hem nöbet görevi daha cazip hale gelir, hem yukarıda açıklamaya çalıştığım kanuni çelişkiler ortadan kalkar, hem de bu görevi bazı okullarda haftada iki kez yerine getirmek zorunda kalan öğretmenlere bir destek sağlanmış olur. Nöbetçi olan öğretmen, o gün içerisinde teneffüsler de dahil, hiç ara vermeden saatlerce görev yapmaktadır. Öğretmenlere nöbet görevi karşılığında verilebilecek  3 ek ders ücreti, hem görevin daha gönülden yapılmasını sağlayabilir, hem de öğretmenler arasında bu görevi gönüllü yapacak kitleler oluşturabilir.

 

4- Teşkilatımız içerisindeki bir diğer temel sorun da aynı görevi yapan ve aynı statüyü paylaşan iki okul idarecisinden sınıf öğretmeni olanının derse girme zorunluluğu yokken, branş öğretmeni olanının haftada 6 saat maaş karşılığı derse girme zorunluluğunun olmasıdır. Bu durum emsaller arasında ciddi bir çelişkiye yol açmaktadır. Branş öğretmeni idareciler, çoğu zaman okul idaresi ile ders arasında bir seçim yapmak zorunda kalmaktadır. Dersine gireceği sırada okula gelen veli, tamirci veya yerel yönetici ile ilgilenmek zorunda kalmakta, veya acil istenen bir yazıyı yazması gerekmekte ve bu esnada dersine girememektedir. Bu durum sıklıkla oluştuğunda ise dersin kazanımlarında geri kalınmakta ve olan öğrencilere olmaktadır. Bu durumdaki idarecinin öğrencileri kurban olmakta, idareci ise vicdanen rahatsızlık hissetmektedir. Okulda bulunan diğer branştaş öğretmene daha az ek ders ödenmiş olmakta, devlet belki birkaç saatlik ek ders ödemesinden kurtulmakta, bunun karşılığında dersi zaman zaman boş geçen sınıflar oluşmaktadır. Bizlerin görevi sorun üretmek değil çözüm üretmektir. Bu nedenle birkaç saat ek ders ödemesinden devleti kurtarmak adına, kurban olan sınıflar ortaya çıkmaktadır. Bir idarecinin okula gelmiş olan veliye, tamirciye, yerel yöneticiye, dersten çıkmasını beklemesini söyleme lüksü olamaz. Acil istenen bir yazı için de, ders görevi gerekçe gösterilerek, bekletilmesi düşünülemez. Bu nedenle branş öğretmeni olan idarecilerin de, tıpkı sınıf öğretmeni emsalleri gibi, derse girme zorunluluğu kaldırılmalı ya da haftada 1veya 2 saat ile sınırlandırılması uygun olacaktır. Bu şekilde hem öğrenciler mağdur olmaktan kurtulmuş , iş barışı sağlanmış ve idareci de vicdanen rahatsız olmaktan kurtulmuş olacaktır.

 

Yukarıda arz etmeye çalıştığım hususlar, eğitim sistemimiz içerisindeki temel sıkıntılardır. Çalışan da, işveren de iyi niyetini koruduğu sürece çözüm her zaman vardır. Sesimize kulak vereceğinizi ümit eder, saygılar sunarım.

Keyword : Öğretmenden Başbakana Mektup: Öğretmenlere Ek Ödeme Sorunu haberi , Öğretmenden Başbakana Mektup: Öğretmenlere Ek Ödeme Sorunu oku , Öğretmenden Başbakana Mektup: Öğretmenlere Ek Ödeme Sorunu konusu , Öğretmenden Başbakana Mektup: Öğretmenlere Ek Ödeme Sorunu hakkında , Öğretmenden Başbakana Mektup: Öğretmenlere Ek Ödeme Sorunu manşeti , Öğretmenden Başbakana Mektup: Öğretmenlere Ek Ödeme Sorunu perde arkası , Öğretmenden Başbakana Mektup: Öğretmenlere Ek Ödeme Sorunu olayı , Öğretmenden Başbakana Mektup: Öğretmenlere Ek Ödeme Sorunu son dakika , Öğretmenden Başbakana Mektup: Öğretmenlere Ek Ödeme Sorunu

Henüz Yorum Yok.
İlk Yorum Yapan Siz Olmak İstermisiniz.


(Güvenlik İçin Max:750 Karakter)
Kalan Karakter Sayısı





Öğretmenin Haber Kaynağı İletişim:ogretmendenhaber@hotmail.com