02.05.2012 - 15:04
Okunma (1644)
Yorum (0)
Paylaş

Eğitimin Denetim Sorunu

Eğitimin Denetim Sorunu

 

Eğitimin üzerinde ki denetim kaldırılmalıdır...

 

 

 

 

 

 

Etkili bir rehberlik ve denetim süreci denetleyenin, denetim yaptığı alana ilişkin uzmanlık bilgisi ile mevzuat bilgisinden, etkili iletişim becerisine kadar uzanan bir çok faktöre bağlı bir süreçtir. Ancak Türkiye’de olduğu gibi salt mevzuatı temele alarak yapılan bir rehberlik ve denetim, denetim sürecini işlevsiz hale getirdiği gibi denetlenen kurumların etkililiği ile çalışanların kişisel ve mesleki yeterliliklerini geliştirmekten çok uzak ve hatta sistemi tıkayan bir rol üstlenmektedir.

 

Ancak bizim üzerinde durmak istediğimiz nokta burası değildir. Çünkü yukarıda bahsettiğimiz sorunun temeli eğitim sisteminin ‘varoluş’ problemine dayanmaktadır.Bizim ısrarla üzerinde durmamız gereken nokta; eğitimin gerçek anlamda işlevini yerine getirip getirmediğidir. Bizim açımızdan eğitim ve denetim sistemine yapılacak her türlü eleştiri ve öneri gelip bu noktaya dayanacaktır. Öyleyse soruyu tekrar soralım, eğitimin temel işlevi nedir?

 

Eğitimin en temel işlevi kişiyi ve/veya kurumları dış denetimden bağımsız hale getirmektir. İlk bakışta yadsınacak bu cümleyi biraz açmamız gerektiğinin farkındayım .

 

Bunun zıddı olan düşünce yani ‘kişiler ve kurumlar denetimden bağımsız bırakılamaz’ düşüncesi temelde insana bakışımızın ‘sorunlu’ olmasından ve eğitim sistemimizin en temel sorunu olan ‘sorumlu’ insan misyonunu yerine getirememesinden kaynaklıdır. Oysa eğitim insana sorumluluk kazandırma sürecidir. İnsana gelişimi ile birlikte kendisine, içinde bulunduğu topluma ve tüm insanlığa ve nihayet tüm varoluşa karşı ‘sorumlu’ hale gelmesi eğitimin en temel gayesidir. Ancak bu gelişimin, günümüz eğitim sisteminde olduğu gibi ‘dışsal zorlamalar’, bir takım emirler ve hukuki yaptırımlar ile mümkün olmadığı, olmayacağı açıktır. Çünkü temelde sorumluluk bilincinin gelişimi özgürlükle, kendiliğindenlikle alakalıdır. Devletin tüm egemen güçleri ile bireyi kuşattığı, tek boyutlu bir dünya dayattığı, ideolojik bakış açısıyla ‘ötekileştirdiği, toplumun da bu sebeple farklılıkları hazmetmeyip dışına kustuğu bir evrende, bireyin kendinden başlayıp tüm varoluşa doğru yol alan sorumluluk bilincinin gelişimini beklememiz saflık olacaktır.

 

Aslında bu sorun sadece Türkiye’nin sorunu da değildir. Eğitimin kendisinden beklenen bireyde, tüm ‘varoluşa dair sorumluluk bilinci’ gerçekleşmediğinde, daha doğru bir anlatımla eğitim böyle bir misyonu temel dert edinmediğinde, kendi varoluşunu tam anlamıyla gerçekleştirememiş, kişisel bütünlüğe ulaşamamış olmanın getirisiyle insan, mahiyetinden(özünden) farklı bir ‘benlik’ kazanarak kendisi ile kurduğu yabancılaşmış ilişkiden ötürü; üreten,büyüten, geliştiren ve değer katan bir birey olmaktan çıkarak ‘varlık’ la kurduğu ilişkisini ‘nesne’leştirecek ve kendisiyle birlikte tüm insanlığı da tükenen bir ‘yapı’ya dönüştürecektir. Böyle bir insan(!) son tahlilde; son model teknolojik silahları kendi hemcinsini yok etmek için kullanmaktan çekinmeyecek, açlık ve sefaletin hüküm sürdüğü dünyada tüm kaynaklarını ‘silahlanma’ için harcamak için birbirleri ile yarışacak, diğer ülkelerin kaynaklarını sömürmek için öldürmeyi bir sıradan bir davranış haline getirecektir.

 

Diğer taraftan İnsanın ruhsal-ahlaki gelişimi anlamına da gelen ‘sorumlu birey’ olma süreci maalesef fizyolojik gelişime paralel değildir. Bedensel gelişim, eğer fizyolojik bir problem yoksa, baştan ayağa doğru belli evrelerden geçerek ‘olgunlaşma’ ile tamamlanırken; zihinsel, duygusal ve ruhsal anlamda yukarda saydığımız ve bireyi kuşatan birçok sebeple bu ‘olgunlaşma’ gerçekleşmemektedir. Örneğin birey bedensel anlamda ‘olgunluğa’ ulaştığı halde duygusal anlamda ‘toplumsal koşullanmaların yarattığı baskı, korku, itaat, kıskançlık, karar verememe, kararlarının sorumluluğunu alama, vb) gibi sorunlar duygusal yaşamın belli bir evresinde takılıp kalmanın sonucudur.Üstelik böyle bir takılıp kalma, Erikson’un psikososyal gelişim kuramında dediği gibi, bebeğin 0-1 yaş arasını kapsayan temel güvene karşı güvensizlik dönemini, kendinden sonra gelen, bağımsızlığa karşı utanç ve şüphe döneminin sağlıklı atlatılıp atlatılamaması noktasında belirleyici öneme sahiptir ve bu Erikson’a göre yaşamı kuşatan sekiz evre için de geçerlidir.

 

İnsanın ruhsal gelişiminin son noktasında yer alan ‘tüm varoluşa’ karşı sorumlu olma bilinci bir anlamda evrenle de uyum demektir. İnsanın özünde var olan bu potansiyeli açığa çıkarmak eğitimin temel derdi olmalıdır. Aksi halde yukarıda da dediğimiz gibi, çağımıza ne dersek diyelim, insanın kendi bütünlüğünü sağlayamaması sebebiyle üretilen teknoloji insanı kendi kendini yok etmeye doğru götürmektedir. Tarihte bunun bölgesel ve dünya çapında gerçekleşen, I.Dünya savaşı gibi, sayısız örnekleri vardır.

 

Eğitim bireye sorumlu olma bilinci kazandırmadığında yani ‘sorumlu’ bireyler üretemediğinde dış denetim çözüm gibi algılanmaktadır.Ancak eğitimin gerçek amacını yerine getirmemesinin yarattığı bu sonuç, yani dış denetim, yine eğitimin gerçek amacından uzaklaşmasına neden olmaktadır.Çünkü sorumluluk emirle,talimatla, zorlamayla, baskıyla, yasayla vb. yollarla verilemeyecek, hatta bu yollara başvurulduğunda bireyin, sorumluluk bilincinin gelişimi engellenecektir.Nihayetinde sorumluluk bir özgürlük meselesidir ve özgürlükten beslenir.

 

İdris AKKILIÇ

Haber Kaynağı: www.kamudanhaber.com

Keyword : Eğitimin Denetim Sorunu haberi , Eğitimin Denetim Sorunu oku , Eğitimin Denetim Sorunu konusu , Eğitimin Denetim Sorunu hakkında , Eğitimin Denetim Sorunu manşeti , Eğitimin Denetim Sorunu perde arkası , Eğitimin Denetim Sorunu olayı , Eğitimin Denetim Sorunu son dakika , Eğitimin Denetim Sorunu

Henüz Yorum Yok.
İlk Yorum Yapan Siz Olmak İstermisiniz.


(Güvenlik İçin Max:750 Karakter)
Kalan Karakter Sayısı





Öğretmenin Haber Kaynağı İletişim:ogretmendenhaber@hotmail.com