Okullar Fabrika Mı?

Okullar Fabrika Mı?

Bir fabrika neden kurulur? Gelin hep birlikte düşünelim... Laboratuvarlarda deneyler sonucunda bir ürün elde edersin, bunu en hızlı ve özellikleri bozulmadan nasıl çoğaltırım, üretirim, diye düşünürsün...

Behçet Yavuz

Kurarsın bir fabrika... Her parçasını üreten, şekillendiren makineler, tezgahlar, sistemler oluşturursun ve başlarsın üretime. Bir yerinden farklı ham maddeler girer, diğer yanından paketlemiş halde piyasaya sunulacak aynı özelliklere sahip ürünler çıkar. Çıktıların hepsinin aynı özelliklere yani tek tip olması esastır. Kalite kontrolleri bile aynı özelliklere sahip olması üzerine oluşturulur. Peki ya okullar? Alırsın öğrenciyi ilk sınıftan, başlarsın sağını solunu düzeltmeye... Hepsine aynı eğitimi verirsin... Hepsinden aynı davranışı beklersin... Hepsine aynı soruları sorarsın ve hepsinden aynı başarıyı beklersin... Hepsine aynı kıyafetleri giydirirsin, hepsine aynı yemekleri yedirirsin... Hepsine birbirine benzer diplomalar verir ve artık siz aynı özelliklere sahip oldunuz, dersin. Girerken farklı olan bu çocuklar, mezun olurken birbirlerine benzer hale gelirler.

Ne kadar benziyor değil mi fabrikaya? Eğitim fabrikası sanki... Tek tip insan yetiştirme fabrikası. Ne kadar çok bize benzeyen çocuk yetiştirirsek piyasada tutunmamız da o kadar çok olur! Böyle bireylerden oluşan toplumu da yönetmek ne kadar kolay olur değil mi?

Okulları, eğitimi tartışırken de kavga, bu fabrikaların eğitim/üretim modelindeki istediğimiz ‘tip insan’ modeli üzerinde çıkar... Şu tezgahı kurarsak böyle insan çıkar, bu tezgahı kurarsak ve şu kadar süre bekletirsek şöyle insan çıkar. Bu insan bize uyar, bu da uymaz. Kavga bunun üzerine değil mi? Bakın lütfen tüm tartışmalara, hepsinin arkasında bu niyetler, amaçlar, hedefler var hep...Bugünlerdeki eğitim süresi tartışmalarının arka planına bakalım... “Bana benzeyecek, sana benzeyecek...” Fabrikadaki üretim süresi şöyle olursa şu tip insan çıkar, böyle olursa bu tip insan çıkar! Gelin bu sevdadan/kavgadan vazgeçelim... Çocukların hepsinin farklı özelliklere sahip olduğunu kabul edip, onların özellikleriyle, entelektüel genleriyle oynamayalım. Artık tek tip insan yetiştirme, geçmiş çağın üretim anlayışlarında kaldı. Bilgi toplumu; yaratıcı, farklı özelliklere sahip, özgüveni yüksek, iletişim donanımları zengin bireyler istiyor... Hep birbirine benzeyen bireylerden oluşan toplumlarda ne demokrasi gelişir ne de inovatif bilimsel çalışmalar... Bu nedenle, eğitimin süresinden önce modelini, bireye yaklaşımı değiştirmemiz gerek. Tam bir paradigma değişimi gerekiyor. Bakın o zaman “kesintili mi kesintisiz mi, artı-eksi ne olmalı?” tartışmaları çok anlamsız kalacaktır.

Bireye önem veren, öğrencilerin bireysel farklılıklarını, içlerindeki cevheri en iyi keşfeden okullar yok mu? Bunu en iyi yapan okulların başında Bahçeşehir Kolejleri geliyor. Bu yıl tanıtımlarda kullanılan “Farkımız, içlerindeki cevheri keşfetmek” mottosu, bu anlayışı tam olarak ifade eden yaklaşımın özeti gibi... Kişiye Özgü Öğretim Modeli, önemli bir farklılığı oluşturuyor. Böyle eğitim kurumlarımız çoğaldığı sürece ülkemiz eğitiminde de ciddi bir yol alınacaktır...  Darısı, okulları bir fabrika gibi gören anlayışlara... Dünyanın lider ülkesi olmak, ancak eğitimde bireysel zenginlikleri keşfederek, geliştirerek gerçekleşecektir.

Star gazete