11.03.2012 - 12:55
Okunma (1435)
Yorum (0)
Paylaş

Özgür Eğitim Sen:Eğitimi Pedagoji Mi? Politika Mı Yönlendiriyor?

Özgür Eğitim Sen:Eğitimi Pedagoji Mi? Politika Mı Yönlendiriyor?

 

 

Ulus devletler kurgusaldır. Üretilmiş sanal değerler üzerinden kendilerini var ederler. Ulusun bu üretilmiş değerlere inandırılması gerekir. Ulus devletlerin bu amaca yönelik en büyük keşfi okuldur. Ulus devletler için okul istenilen yurttaşı yetiştirmenin bir aracıdır. Yurttaş okul aracılığıyla değiştirilip dönüştürülür. İnançları, kanaatleri, dili, kültürü okul tarafından yeniden kodlanır. Ulus devlerin üretilmiş değerlerine aykırı olan tüm inanışları okul yoluyla değiştirilir ve ulus devletin değerlerine bağlılık burada aşılanmaya çalışılır.

 

Totaliter rejimler ulu liderin deha düzeyindeki berrak aklından fışkırmış tek ve tartışılmaz bir ideolojiye sahiptir. Bu öyle bir ideolojidir ki tüm dünya hakları gıpta ile bakmaktadır. Ülkenin siyasi, sosyal ve eğitim yapısı bu ideoloji tarafından şekillendirilir. Değeri biçilemeyen bu üstün ideolojinin korunması için ülke adeta bir seferberlik içine sokulur. “Ordu millet el ele” kutsal ideolojiye karşı oluşabilecek muhalif düşüncelerin yok edilmesi için teyakkuza geçirilir.

 

Başlıktaki önermeden yola çıkarak bir soru sormalıyız. Sanılanın aksine eğitimi pedagoji değil de politika yönlendiriyorsa o zaman Türk Eğitim sistemi nasıl bir “politik” temel üzerine inşa edilmiştir? Sistemin dayandığı temel politikayı göz ardı ederek yapacağımız eğitim tartışmaları parçacı ve sorunun kaynağından uzaklaşılarak yapılacağı için bizi doğru sonuçlara iletmeyecektir. Kaldı ki eğitim tartışmaları genelde lokal sorunlar ya da konular üzerinden tartışılma tercih edilmektedir. Bu yazı Türk eğitim sisteminin dayandığı politikanın altını çizmeyi ve politikanın yol açtığı siyasi ve sosyal sorunlara işaret etmeyi amaçlamaktadır.

Anadilde eğitim sorunu, başörtüsü sorunu, zorunlu din dersi sorunu, dini eğitim sorunu başlıkları altında her gün karşımıza çıkan sorunların alt yapısını kuran “politikaya” bütüncül bir eleştiri getirilmesi kanaatindeyiz.

 

Totalitarizm ve eğitim

 

Totaliter yönetim; yaşamın sosyal, kültürel, ekonomik ve eğitim gibi tüm alanlarında tam bir hâkimiyet sağlamak isteyen bir kişi veya bir partinin başında olduğu siyasal bir sistem olarak tanımlanabilir. Böyle bir yönetimde bu lider veya parti; mahkemeleri, okulları, medyayı, kiliseleri, gençlik kuruluşlarını ve sanat kurumlarını kendi politikası doğrultusunda yönlendirir.

Totalitarizmin en tepesinde lider miti yer alır. Bu lider mutlak kurtarıcıdır. Adeta ülkeyi bir “insan tanrı” gibi yoktan var etmiştir. Ulus sahip olduğu tüm değer ve imkânları ulu lidere borçludur. O var olduğu için ülke vardır, o var olduğu için ulus vardır algısı her yerde işlenir. Bu lider ait olunan ırkın en üst tekâmül noktasını ifade eder. Tüm yurttaşlardan ulu liderin hayatın her alanında rehber olarak görülmesi istenir. Medya, eğitim kurumları ve kitleler tarafından ulu liderin yüce özellikleri sürekli işlenerek pekiştirilir.

 

Stalin döneminde eski Sovyetler Birliğindeki öğretmenlerin öğrencilerine liderlerinin niteliklerini empoze ederek bu yönde bir siyasal ve ahlaki eğitim vermeleri sağlanmıştır. Bir Sovyet eğitim dergisinde öğretmenlere hitaben şunlar yazılmıştır; “Herkes karşı konulamaz biçimde şu düşünceleri paylaşır: Stalin mantıklı düşünür, kristal berraklığında bir zihne sahiptir, partisine bağlıdır, halkına inanır ve halkını sever, onun demir gibi bir iradesi vardır”.

 

Faşist Almanya döneminde gençliği liderin ve devletin kör takipçileri olarak yetiştirmek için her yemekten önce toplu ve yüksek sesle şu duayı okumaları zorunluydu:

Yüce Önderimiz, sen bize Tanrı’nın armağanısın,

Yaşadığımız sürece bizi koru, bizi esirge!

Almanya’yı uçurumdan sen kurtardın,

Günlük ekmeğimizi sana borçluyuz,

Uzun olsun ömrün, bizi asla terk etme,

Yüce Önderimiz, inancımızsın sen, ışığımızsın sen!

Selam sana, Yüce Önderimiz!

 

1938 ile 1946 yılları arasında tek parti döneminin en uzun Eğitim Bakanlığı yapan ve bu süreçte Türk Milli Eğitim İdeolojisini ete kemiğe büründüren Hasan Ali Yücel sayısız söylev ve demeçleriyle eğitimin temel politikalarını ifade etmiştir.

Hasan Ali Yücel bakanlık görevine başlarken verdiği demeçte: “İrfanımıza, kuvvetli hamlelerle yeni bir hayat veren Atatürk’ün ve Büyük Türk Milletinin şuur ve iradesini temsil eden Milli Şefin direktiflerine uyarak Cumhuriyet Halk Partisinin kültür meselelerinde tespit ettiği prensiplere, hükümet programımızda yazılı esaslara dayanarak” görev yapacağını duyurmuştur.

 

Yücel yine bir söylevinde; “Ebedi Şef aynı zamanda Türklerin başöğretmenidir.” Yücel’e göre İnönü ise; “ Cumhuriyet devrinin büyük yapıcı iradesi olan Milli Şefimizdir.” Milli Şefin emrinde çalışmak, onun parmağına gözünü dikmekse bir iman meselesidir.

Totaliter rejimler ulu liderin deha düzeyindeki berrak aklından fışkırmış tek ve tartışılmaz bir ideolojiye sahiptir. Bu öyle bir ideolojidir ki tüm dünya hakları gıpta ile bakmaktadır. Ülkenin siyasi, sosyal ve eğitim yapısı bu ideoloji tarafından şekillendirilir. Değeri biçilemeyen bu üstün ideolojinin korunması için ülke adeta bir seferberlik içine sokulur. “Ordu millet el ele” kutsal ideolojiye karşı oluşabilecek muhalif düşüncelerin yok edilmesi için teyakkuza geçirilir. Böylesine müstesna bir ideolojinin içeride ve dışarıda mutlaka düşmanları olacaktır gerekçesiyle tüm sansür kurumları ve baskı araçları devreye sokulur. Meczuplar, gericiler, işbirlikçi hainler vatan sathında takibe alınıp, hapishanelerde, işkence odalarında sağaltılmaya çalışılır, sağaltılmanın mümkün olmadığı durumlarda ise “rejimin koruyucusu azizler” tarafından faali meçhullerle itlaf olunurlar. Lideri ve rejimi korumak ve kollamak bu uğur da gerektiğinde “ölmek ve öldürmek” en kıymetli yaşamsal ödev olarak tüm yurttaşlara öğütlenir.

 

Öğütleme işinin en önemli ayağı tartışılmaz bir şekilde eğitim kurumlarıdır. Totaliter devletler eğitim kurumlarını toplum mühendisliğinin önemli bir aracı olarak görürler. Eğitim kurumlarının amaçlarını, hedeflerini, ritüellerini, simgelerini kutsal lider ve kutsal ideolojinin genç nesillere benimsetilmesi üzerine kurgularlar.

 

Yeniden üretim merkezi olarak okul

 

Ulus devletler kurgusaldır. Üretilmiş sanal değerler üzerinden kendilerini var ederler. Ulusun bu üretilmiş değerlere inandırılması gerekir. Ulus devletlerin bu amaca yönelik en büyük keşfi okuldur. Ulus devletler için okul istenilen yurttaşı yetiştirmenin bir aracıdır. Yurttaş okul aracılığıyla değiştirilip dönüştürülür. İnançları, kanaatleri, dili, kültürü okul tarafından yeniden kodlanır. Ulus devlerin üretilmiş değerlerine aykırı olan tüm inanışları okul yoluyla değiştirilir ve ulus devletin değerlerine bağlılık burada aşılanmaya çalışılır. Diliniz, inancınız, kültürünüz ve kutsallarınız “kanun yoluyla” burada belirlenir. Bu temel amacın yanında diploma diye verdiği evrakla size hayatın neresinde ve nasıl bir rolle yer almanız gerektiğini empoze eder. Türkiye Cumhuriyeti devleti de kurucuları tarafından bu kurgusallıktan payını almıştır. Osmanlının çok kültürlü, çok dinli, çok dilli toplumsal yapısını; tek kültürlü, tek dinli, tek dilli bir ulus yapısına dönüştürmek için tepeden aşağı doğru toplum mühendisliği çalışması yaptı.

 

Okul üzerine mitsel bir imaj oluşturuldu. Lidere, devlete, ırka bağlılığın öğretildiği ve bu değerlere karşı zararlı düşüncelerden arınıldığı mabetler olarak dizayn edildi okul.

Osmanlıdan devir alınan toplum bu mabetlerde yeniden şekillendirilecekti. Osmanlının miras bıraktığı çok kültürlü, çok dilli zararlı toplum yapısı tek kültürlü, tek dilli yapıya dönüştürülecekti. Türkçeden başka bir dilin eğitim dili olması yasaklandı. Farklı etnik kimlikler kendini ifade edemez ve kültür değerlerini yaşatamaz oldular. Bu noktadaki taleplerse bölücü eşkıyalık ve vatan hainliği ile damgalandı. Dil ve ırk tek tipleştirmesi bugün karşımıza Kürt meselesi olarak çıkmıştır.

 

Lidere onun düşüncelerine, ırkına ve ülkesine bağlı ve ait olduğu ırkı yücelten ve bununla gurur duyan bir gençlik yetiştirmek için her gün çocuklara antlar okutulmaya başlandı. Ders kitapları Yüce liderin resimleri, anıları ve düşünceleriyle dolduruldu. Tanrısal niteliklerle tanımlanan liderin gözleri, çocuklar her nerede olursa olsun üzerlerinde bir gözetici ve kollayıcı olarak her an hazır ve nazırdı. Gençlere damarlarında taşıdıkları kanın asaleti öğretilmeye çalışıldı.

 

Kendisini “gökteki” ile değil “yerdeki” düşüncelerle sınırlayan resmi ideoloji; yerdeki düşünceler içersinden bilimi ve aklı putlaştıran pozitivizmi temel aldı. “Muasır medeniyet” olarak inandığı batı seviyesine ulaşabilmek için batılılaşmayı hedef olarak koydu. Batıya ve batılılaşmaya karşı direnç gösteren dini ve kurumlarını hedef aldı. Bugün yaşadığımız başörtüsü sorunun temelindeki çatışmanın nedenidir batılılaşma dayatması.

 

1945’lere kadar dine karşı resmi politika yok etme üzerine kuruluydu. Çok partili sisteme geçmenin getirdiği zorunluluk ve yok etme politikasının başarısızlığı resmi ideolojinin dine karşı tutumunda değişliğe neden oldu. Dini vesayet altına aldı. Dinde tek tipleştirme politikalarının sonucu olarak devlet tekelli zorunlu din dersi uygulamaya kondu. Bu uygulamanın bugün ki sorunsal karşılığı Alevilerin dini kimlikleriyle yasal olarak tanınmamalarıdır. Aynı zamanda dini azınlıkların okul, vakıf ve ibadethane açma konusunda yaşadıkları kısıtlamalar ve hak mahrumiyetleridir.

 

İhsan Dağı köşesinde; “Peki, Milli Eğitim Temel Kanunu’nun ‘temel ilkeler’ başlığının 10. maddesi ne diyor? “Eğitim sistemimizin her derece ve türü ile ilgili ders programlarının hazırlanıp uygulanmasında ve her türlü eğitim faaliyetlerinde Atatürk inkılâp ve ilkeleri ve Anayasa’da ifadesini bulmuş olan Atatürk milliyetçiliği temel olarak alınır.” Kemalizm, hâlâ sistemin ideolojisi değil sadece, hukuku da…” tespitini yapıyor haklı olarak.

 

Çok kültürlülüğe, çok dilliliğe, çok dinliliğe yapısı gereği kapalı olan mevcut eğitim politikası bugünümüze ve yarınımıza ilişkin insani katkılar sunmaktan ötedir.

İnsana, adalete, özgürlüğe, Hakka, hukuka birlikte yaşamaya dair yeni bir eğitim politikası belirlememiz kaçınılmazdır.

 

Yusuf TANRIVERDİ (ÖZGÜR EĞİTİM-SENGENEL BAŞKANI)

ozguregitimsen@gmail.com

Keyword : Özgür Eğitim Sen:Eğitimi Pedagoji Mi? Politika Mı Yönlendiriyor? haberi , Özgür Eğitim Sen:Eğitimi Pedagoji Mi? Politika Mı Yönlendiriyor? oku , Özgür Eğitim Sen:Eğitimi Pedagoji Mi? Politika Mı Yönlendiriyor? konusu , Özgür Eğitim Sen:Eğitimi Pedagoji Mi? Politika Mı Yönlendiriyor? hakkında , Özgür Eğitim Sen:Eğitimi Pedagoji Mi? Politika Mı Yönlendiriyor? manşeti , Özgür Eğitim Sen:Eğitimi Pedagoji Mi? Politika Mı Yönlendiriyor? perde arkası , Özgür Eğitim Sen:Eğitimi Pedagoji Mi? Politika Mı Yönlendiriyor? olayı , Özgür Eğitim Sen:Eğitimi Pedagoji Mi? Politika Mı Yönlendiriyor? son dakika , Özgür Eğitim Sen:Eğitimi Pedagoji Mi? Politika Mı Yönlendiriyor?

Henüz Yorum Yok.
İlk Yorum Yapan Siz Olmak İstermisiniz.


(Güvenlik İçin Max:750 Karakter)
Kalan Karakter Sayısı





Öğretmenin Haber Kaynağı İletişim:ogretmendenhaber@hotmail.com