08.03.2012 - 01:05
Okunma (2314)
Yorum (0)
Paylaş

Kuvayi Milliye Senden Açıklama

Kuvayi Milliye Senden Açıklama

Kuvay-i Milliye Eğitim Sen İzmir  Bölge Temsilciliği, son zamanlarda ülke gündemini meşgul eden konular ile ilgili çarpıcı açıklamalar içeren bir basın bildirisi yayınladı. Kuvay-i Milliye Eğitim Sen İzmir Bölge Temsilcisi Resül Kara’nın, basına yazılı olarak verdiği basın açıklamasının tam metni aşağıdaki şekildedir;

 

“Sendikamız İzmir Bölge Temsilciliğince kamuoyunun istekleri doğrultusunda bazı güncel konular hakkında açıklama yapma gereği duyulmuş olup bu basın bildirisi Temsilciliğimiz adına kaleme alınmıştır.

Son günlerde Ülke gündemi Fransız parlamentosu’nun soykırım tasarı hakkındaki kararıyla olsun, Milletvekillerimizin kıyak emeklilik ve emekli vekillerin maaşlarına yapılan zamlarda tüm meclisin bir araya gelerek yasayı 15 dakika gibi kısa bir sürede çıkartması olayıyla olsun, KESK’ in greviyle olsun, toz duman bir hal almıştır.

Öncelikle belirtilmesi gereken bir husus var; 1980’li yıllarda “Ermenistan’ın Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu” yani “ASALA” tarafından tehdit altında tutulan Fransa parlamentosundan böyle bir tasarının geçmiş olması büyük bir talihsizliktir tabiî ki Türkiye için ne kadar talihsizlikse Dünya kamuoyu için de o kadar talihsizliktir. Ancak 2006 yılında kitabında Anadolu topraklarında “Ermeni Soykırımı” yapıldığını iddia eden bir Türk yazara İlk defa Nobel ödülü verilmişti. O günleri bir hatırlarsak bu yazar ülkemizin en üst makamında pamuklar içinde ağırlanmış ve çeşitli övgülerle karşılanmıştı. Bu gün “Sarkozy’e soykırım olmadığını ispatlayan belgeler yolladım, anlaşılıyor ki okumamış” derseniz bunu diyen eğer eşimiz dostumuz, ya da sokaktaki Mehmet amcam olsa adama sorarlar “sen bu belgeleri pamuklar içinde ağırladığın yazara niye vermedin?” diye ancak bunu diyen Avrupa parlamentosunda “Devlet benim” diye devlet olduğunu ilan eden Sayın Başbakan olunca bizler soramayız çünkü bunu sorarsak Kaymakamlar, Valiler “ sen bunu nasıl sorarsın bu devlet büyüklerini küçük düşürmektir” derler. Sonra bu topraklarda kraldan çok kralcılar var, imzasız isimsiz dilekçelerle bizi şikâyet ederler. Çoluk çocuğumuz, bakmakla yükümlü olduklarımız var. Onun için biz bunu başbakan’a soramayız. Ama soran olursa da “neden sordun” diye sormak haddimiz değildir. Bu tür uluslar arası işler tavizle başlar, tazminatla devam eder, daha sonra da toprak talepleri gelir yani 3T kuralı işletilir. Bu gün Dersim için dilenen özrün yarın başımıza aynı çorabı örmeyeceğinin bir garantisi var mı? Dersim için özür dilemeden önce konuyu etraflıca öğrenmek gerekmiyor muydu? Ama bu zahmetli işti, ne gerek vardı? “bir özür diler binlerce oy alırım” hesabı yapıldı mı? diye soracak olsak bunu da soramayız. Dediğim gibi karşımızdaki Ahmet amca, Mehmet bey değil. sorsak bir sürü derde duçar oluruz. Aman biz sormayalım, ama sorana da engel olmayalım. Ayrıca Devlet geleneğimizde bu güne kadar görmeye alışık olmadığımız yeni bir durum bu özür işi, kanaatimizce devlet adına kimse bireysel olarak özür dilememelidir. Eğer özür dilenecekse de bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetinde bu iş hukuksal çerçeveler içerisinde Türk Milleti adına yapılmalıdır. Çünkü bu gün o özür dileyenler o makamlarda herhangi bir zümrenin ya da şahıslarının adına değil Türk Milleti adına devleti temsil etmektedirler.

Şimdi ikinci hususa gelelim; TBMM’ de 23 Aralık gecesi Meclisteki tüm siyasi partilerin yöneticileri TBMM başkanı ile görüşerek iki yıl görev yaparak emekliliği hak eden Milletvekillerimizin maaşlarına %100 zam yapıverdiler ve tüm bunlar 15 dakika gibi kısa bir sürede oldubitti. Bir de bunu hangi arada yaptılar biliyor musunuz? Emeklilerden hastanelerde alınan katkı paylarını arttıran bir teklifin arasında yapıverdiler, Milletvekili emeklilerine %100 zam, normal emeklinin cebindeki paranın bir kısmını daha katkı paylarını arttırarak alırken yapılmış oldu. Yani sefalet sınırındaki emekliden keserek lüks bir hayat tarzının içindeki diğer emekliye verdiler. Yani 600–700 lira alan emekliden biraz daha tırpanlayarak 11.500 lira ile 22.750 lira maaş alan emekliye yardımda bulunuldu. Şimdi buna ne denir? Dediğim gibi biz bir şey demeyelim diyene de engel olmayalım.

Bu memlekette üreticinin zeytinyağı 10 yıldan beri 4,5 lira ile 5 arasında, buğdayın, sütün fiyatı 10 yıldan beri neredeyse yerinde saymaktadır. Asgari ücretli %100 zammı alabilmek için 10 yıl, Memur %100 zammı alabilmek için 10 yıl, Emekli %100 zammı alabilmek için 15 yıl beklerken, Vekillerimizin akraba eş dostlarından oluşan danışmanlarına bir yılda %170 oranında, Vekil emeklilerine 15 dakikada %100 oranında zam yapılabiliyorsa, emeklilerin dört gözle beklediği intibak yasası yıllardır mecliste bekletiliyorsa, Milli Eğitim Çalışanlarına verilmesi teklif edilen eğitime hazırlık ödeneği mecliste anında reddediliyorsa ve vekil emeklilerinin maaşlarıyla danışmanların maaşları oy birliğiyle hemen kabul görüyorsa alınan tepkiler karşısında Meclis Başkanımız “hangi şartlarda çalıştıklarını biliyor musunuz?” diyorsa, ben de buradan sormak isterim “5 liraya yediğiniz zeytinyağı hangi şartlarda sofranıza geliyor, İçtiğiniz süt yediğiniz ekmek hangi şartlarda sofranıza geliyor. Bir fabrika işçisinin hangi şartlarda çalıştığını, bir devlet memurunun hangi şartlarda evine ekmek götürdüğünü, bir maden işçisinin yerin kaç metre altında çalıştığını ve bunun karşılığında kaç lira ücret aldığını siz biliyor musunuz sayın başkanım” demek isterim. Unutulmamalıdır ki Devlet sadece siyasilerden ve bürokratlardan ibaret değildir. Topyekûn ülke vatandaşları devletin en önemli unsurudur. Eğer siyasiler, bürokratlar ve yüksek sermayeli işletmeler Gayri Safi Milli hâsıladan yüksek paylar alıyorsa bunun yanında İşçi, memur, çiftçi ile küçük sermayeli esnafın beli yüksek orandaki zamlarla, yeni yeni vergilerle bükülüyorsa ve sefalet ücretine mahkûm ediliyorsa soruyorum şimdi “Bu işin hakkı, hukuku, adaleti nerede?” Eğer bunu sormazsak, bunu dile getirmezsek Hz. Muhammed’in bir hadisinde dediği gibi “Haksızlık karşısında susan dilsiz Şeytan” lar dan olmaz mıyız ?

Bilindiği üzere 21 Aralık tarihinde KESK ve bağlı sendikalar greve giderek iş bıraktılar, sendika olarak bu eyleme katılmadık. Kamuoyunca katılmama sebebi çeşitli şekillerde tarafımıza soruldu. Buradan da konuyu kamuoyuna duyurmak isterim ki, Türkiye Cumhuriyetinin Resmi dili ve eğitim dili Türkçedir. Anadilde eğitim ve halklara sağlanacak fazladan iltimas bu memleketi böler. Anadilde eğitim için yapılan ve yapılacak olan hiçbir eylemin içinde olmayacağımız gibi her zaman karşısında olacağız. Ayrıca KCK tutuklamalarına karşı direniş gösteren sendikal faaliyetler tamamen politik eylemlerdir. Şükür ki KCK nedir ne değildir bilmekteyiz, KCK’nın kuruluş amacını ve kurucusunu iyi bilmekteyiz. O yüzden ülkemizde yeni bir ülke yaratmaya çalışanlarla, mermer olan Türkiye Cumhuriyetinin insan yapısını alt kimlikleri gündeme taşıyarak mozaik haline getirmeye çalışanlarla omuz omuza olmamız mümkün olmamakla birlikte, tüm kamuoyu bilsin ki önlerindeki en büyük engel bizler olacağız.”

 

Kuvayi Milliye Eğitim Sendikası

İzmir Bölge Temsilcisi

Resül KARA

 

 

 

 

 

Keyword : Kuvayi Milliye Senden Açıklama haberi , Kuvayi Milliye Senden Açıklama oku , Kuvayi Milliye Senden Açıklama konusu , Kuvayi Milliye Senden Açıklama hakkında , Kuvayi Milliye Senden Açıklama manşeti , Kuvayi Milliye Senden Açıklama perde arkası , Kuvayi Milliye Senden Açıklama olayı , Kuvayi Milliye Senden Açıklama son dakika , Kuvayi Milliye Senden Açıklama

Henüz Yorum Yok.
İlk Yorum Yapan Siz Olmak İstermisiniz.


(Güvenlik İçin Max:750 Karakter)
Kalan Karakter Sayısı





Öğretmenin Haber Kaynağı İletişim:ogretmendenhaber@hotmail.com